Tugay Özdemir
Tugay Özdemir
Hoşgeldiniz
Kim ne derse desin sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
2 Ekim 2018 Salı
KaraKum Kitap: Peri Soylu – Tugay Özdemir
KaraKum Kitap: Peri Soylu – Tugay Özdemir: Revan Perisoylu kahvehaneye girdiğinde herkesi görebileceği bir yer aradı. Buldu da. Gidip çay ocağının dibindeki masaya oturdu. Gururlu...
19 Ocak 2015 Pazartesi
Zarif bir şair: Cahit Zarifoğlu
Cahit Zarifoğlu. 1940 yılında Ankara'da doğar. Çocukluğu babasının hakim oluşundan dolayı Siverek, Maraş ve Ankara'da geçer. Bunu bir söyleşide şöyle dile getirir. "1940'ta Ankara'da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu'da geçti. İlkokula Siverek'te başladım. Maraş ve Ankara'da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam'da başladım, liseyi Maraş'ta tamamladım. Aslen Maraşlıyım." Edebiyatla ilgilenmeye lise yıllarında başlar. Bu dönemde Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören ile arkadaşlık kurar. Üniversite döneminde İstanbul'a gelen şair burada İstanbul Üniversitesi'nde Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirir. Askerliğini Sarıkamış ve Kıbrıs'ta yerine getiren şair bu dönemde yaşadıklarından günlüklerinde de bahseder.
Goethe Enstitüsü'nün düzenlediği dil kurslarıyla iki kez Almanya'ya seyahat eder. Daha ucuz olmasından dolayı otostopu kullanır ve neredeyse tüm Avrupa'yı bu yolla gezer. Yine burada yaşadıkları da Yaşamak adlı kitabında yer almaktadır. Bir dönem Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'nda mütercim olarak çalışır, bir dönem de TRT Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreteri olarak görev alır.
Cahit Zarifoğlu o dönem tanış olduğu Necip Fazıl'ın aracılığıyla Arvasilerden, Seyyid Kasım Arvasi'nin kızı Berat Hanımla evlenir. Şiirler kitabının basılmayan bölümünde Berat Hanım'a adlı şiiri onun eşini ne kadar çok sevdiğinin göstergesidir.
Zarifoğlu'nun yazdığı şiirler Diriliş Dergisi'nde yayınlanır. Bunun yanında Nuri Pakdil'in çıkardığı Edebiyat Dergisi'nde de şiirleri yayınlanır. Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan, Nazif Gürdoğan gibi edebiyatçılarla Mavera isimli dergiyi çıkarır.
Cahit Zarifoğlu sessiz ve içine kapanık bir hayat sürer. Onun bu hali arkadaşlarının gözünde vurdumduymaz ve duyarsız bir görüntü oluşturur. Durgun ve sürekli düşünen halinden dolayı arkadaşları ona Aristo lakabını uygun görürler.
Zarifoğlu şairliğinin yanında içinde büyük bir uçma tutkusu taşır. Bundan dolayı bir uçuş kampına katılır ve uçuş provası alır. Şairlik vasfının yanında Zarifoğlu düzyazı, deneme, roman, çocuk öyküleri de kaleme alır. O yaşadığı süre boyunca ne belli bir akıma dahil olmuş, ne de belli bir akımdan etkilenmiştir. Bunu ise kendisi şöyle açıklar. "Bir okula mensup olmadım ustam da olmadı. Rilke'nin etkisinde kalmış olabilirim. Ama onu hiç tanımadım, o vari yazıyormuşum, öyle demişlerdi. Daha çok kendimin etkisinde kaldım. En çok etkilendiğim şair Cahit Zarifoğlu'dur. Hani etkisinde kaldığım Rilke'den okuduğum şiir sayısı da onu geçmez. Sistemli bir edebiyat okuyucusu olamadım. Edebiyattan sınıfta kalabilirim. Yerli edebiyatı, hele edebiyat tarihini hiç bilmem. Bunları bir gün itiraf edeceğimi hiç bilmezdim."
Zarifoğlu hislidir. Bu hisli halinin yanında dağınıktır da. Bu dağınıklık hem somut olarak hem soyut olarak ortadadır. Çocukluğunda içinde acılar çeker. Bu hissini şiirlerinde, öykülerinde açık açık belli eden bir şair değildir. Onun şiirlerinin anlamına ulaşmak için adeta bir inciyi çıkaracak gibi özenle, canla başla çalışmak gerekir. Yani Cahit Zarifoğlu'nu anlamak için onu, kendisinin yaptığı gibi Zarifoğlu olarak okumak gerekir.
Cahit Zarifoğlu yakalandığı kanser hastalığından dolayı 1987 yılında, genç denecek bir yaşta vefat eder. Hayatı boyunca mütevazı bir yaşam süren Zarifoğlu'nu buradan rahmetle analım.
Diğer şairlerin görüşleri:
"Kendinden sonra yazmaya başlayan genç müslüman şairlere hangi özellikleriyle yolgöstermiş olursa olsun, O'ndan sonrakiler O'nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirinin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından."
~İsmet Özel
"Cahit Zarifoğlu o hale gelmişti ki, kendi dünyası içinde bir şiir dili kurmuştu ve bunu çok iyi kullanırdı Yani şiire, o anlatılmaz olana ait bir durum çıktığı zaman, bir algılama olduğu zaman onu hemen anında şiire döküverirdi."
~Erdem Bayazıt
Cahit Zarifoğlu Yaşamak'tan bir kesit:
Eserleri
Şiir
- Şiirler
- İşaret Çocukları, 1967
- Yedi Güzel Adam
- Menziller
- Korku ve Yakarış
Hikâye
- İns
Çocuk hikâyesi
- Serçekuş
- Katıraslan
- Ağaçkakanlar
- Yürekdede ile Padişah
- Küçük Şehzade
- Motorlu Kuş
- Kuşların Dili
Çocuk şiiri
- Gülücük
- Ağaç okul (Çocuklara Afganistan Şiirleri)
Roman
- Savaş Ritimleri
- Ana
Günlük
- Yaşamak
Deneme
- Bir Değirmendir Bu Dünya
- Zengin Hayaller Peşinde
Tiyatro
- Sütçü İmam
Kaynakça
http://www.diyanetdergisi.com/diyanet-dergisi-147/konu-1055.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Cahit_Zarifo%C4%9Flu
http://www.davetci.com/d_biyografi/biyografi_czarifoglu.htm
http://www.zarifce.com/zarifce
Etiketler:
cahit zarifoğlu,
edebiyat,
erdem bayazıt,
şiir,
yaşamak
18 Nisan 2013 Perşembe
taşındım(k)
Bundan sonra aşağıda belirttiğim adreslerde yazıyor olacağım arkadaşlar. Burada fazla etkin değilim bilginize.
Ali'Meczuplar: Buradan.
Tumblr. http://www.saatleriayarlamaenstitusubaskani.tumblr.com
Ali'Meczuplar: Buradan.
Tumblr. http://www.saatleriayarlamaenstitusubaskani.tumblr.com
7 Mart 2012 Çarşamba
Okuduğum kitaptan alıntılar"Namık Kemal - İntibah(Sergüzeşt-i Ali Bey)
~Hatta, kendilerini insan zanneden, gerçekte ise bitkide farkları, sadece istedikleri yere gidip gelebilmekten, yani, kendi istekleriyle yer değiştirebilmekten ibaret bulunan birtakım beylerimiz de ötede beride rastladıkları hanımlara yeşillenmeye çalışırlar.
~Doğu hayalciliğine çok alışkanlığımdan mıdır nedir; gülden bahsettikçe daima bülbülü hatırlarım. Gerçi, hemen bütün divan şairlerimizin iddialarının aksine, bülbülün güle aşık olmadığını bilirim; fakat o zavallı kuşun sevdalı sevdalı duruşuna baktıkça, mini mini kalbinde büyük bir aşk sakladığına inanmaktan da kendimi alamam. Ama bülbül gerçekten aşıksa mutlaka hürriyete aşıktır. Çünkü bahçelerde, güller arasında serbest serbest dolaşıp tatlı tatlı öterken zavallıyı yakalayıp bir kafese hapsederler. Artık hürriyetini kaybetmiştir; şakımak şöyle dursun, yaşamak bile onun için çekilmez bir yük olmuştur.
~İnsanoğlu garip bir yaratıktır. Zamanla her şeye alışır ve alışmadığı her şeyden korkar.
~İnsanoğlu böyledir; bir emelin ardından mütemadiyen koşar durur; sonra o emel gerçekleşmeye yüz tuttuğu zaman da yanına yaklaşmaya cesaret edemez.
~Şiddetli teessürler yine şiddetli teessürlerle giderilebilir.
~Gerçekten gariptir, insan ne kadar genç, ne kadar tecrübesiz, ne kadar utangaç olursa olsun, kalbinde kendisine mahsus bir sır bulununca, yahut bir teşebbüse girişince ve bilhassa bir kadın sevmeye başlayınca birdenbire çocukluktan sıyrılır; erkeklik çağına girer cesaret ve enerji artar. Dünyada artık başaramayacağı şey yoktur. Her şeye karışır, her kalıba girmeye kalkışır.
~Utanma korkusuyla riyakarlığa tenezzül insan için ne garip bir noksanlıktır. İnsan bazen bir yalan uydurur, karşısındakini buna inandırayım derken çok defa kendi yalanına kendide inanır.
~"Aşk bir tür hastalık gibidir birden gelir ve bir türlü gitmek bilmez."
~Dudaklarımız, hiç şüphe yok ki en hassas organlarımızdır. Buraya rastlayan sinirler de aynı derecede hassas oldukları için, vuslatın tadı evvela dudaklardan başlar.
~İnsan kalbinin garip bir özelliği de, sevilmeyi, sevmeden daha üstün tutmasıdır.
~Istıraplı anlarda içki, o ıstırabı şiddetlendirmekten, dimağımızı burgulayan kuruntuları artırmaktan başka ne işe yarar?
~Zorlukları yenmenin çaresini ancak hile ve desisede arayanların kârı, ortadan kaldırmaya imkân bulamadıkları fenalığın zuhurunu mümkün mertebe geciktirmeye çalışmaktan ibarettir.
~Bir annenin evladına kırgınlığı en çok sürse ıslak tülbent kuruyuncaya kadar sürer.
~Nefretle dolu bir kalp karşısında, en acındırıcı sözler bile sahtelik hududundan öteye geçemez.
~Bir kadın için en yakıcı şey, rakibinin kuvveti karşısında yenilmektir. Hele rakibinin kahrına uğrayan kadının güzellikten başka bir meziyeti yoksa, bunun tesiri daha da müthiş olur.
~Felek, meydana bir musibet getirmek isteyince, sebeplerini de çabuk tedârik eder.
~Fırsat bir kere başlayınca birbirini takip edegelmesi, her zaman tesadüflerdendir.
~Doğu hayalciliğine çok alışkanlığımdan mıdır nedir; gülden bahsettikçe daima bülbülü hatırlarım. Gerçi, hemen bütün divan şairlerimizin iddialarının aksine, bülbülün güle aşık olmadığını bilirim; fakat o zavallı kuşun sevdalı sevdalı duruşuna baktıkça, mini mini kalbinde büyük bir aşk sakladığına inanmaktan da kendimi alamam. Ama bülbül gerçekten aşıksa mutlaka hürriyete aşıktır. Çünkü bahçelerde, güller arasında serbest serbest dolaşıp tatlı tatlı öterken zavallıyı yakalayıp bir kafese hapsederler. Artık hürriyetini kaybetmiştir; şakımak şöyle dursun, yaşamak bile onun için çekilmez bir yük olmuştur.
~İnsanoğlu garip bir yaratıktır. Zamanla her şeye alışır ve alışmadığı her şeyden korkar.
~İnsanoğlu böyledir; bir emelin ardından mütemadiyen koşar durur; sonra o emel gerçekleşmeye yüz tuttuğu zaman da yanına yaklaşmaya cesaret edemez.
~Şiddetli teessürler yine şiddetli teessürlerle giderilebilir.
~Gerçekten gariptir, insan ne kadar genç, ne kadar tecrübesiz, ne kadar utangaç olursa olsun, kalbinde kendisine mahsus bir sır bulununca, yahut bir teşebbüse girişince ve bilhassa bir kadın sevmeye başlayınca birdenbire çocukluktan sıyrılır; erkeklik çağına girer cesaret ve enerji artar. Dünyada artık başaramayacağı şey yoktur. Her şeye karışır, her kalıba girmeye kalkışır.
~Utanma korkusuyla riyakarlığa tenezzül insan için ne garip bir noksanlıktır. İnsan bazen bir yalan uydurur, karşısındakini buna inandırayım derken çok defa kendi yalanına kendide inanır.
~"Aşk bir tür hastalık gibidir birden gelir ve bir türlü gitmek bilmez."
~Dudaklarımız, hiç şüphe yok ki en hassas organlarımızdır. Buraya rastlayan sinirler de aynı derecede hassas oldukları için, vuslatın tadı evvela dudaklardan başlar.
~İnsan kalbinin garip bir özelliği de, sevilmeyi, sevmeden daha üstün tutmasıdır.
~Istıraplı anlarda içki, o ıstırabı şiddetlendirmekten, dimağımızı burgulayan kuruntuları artırmaktan başka ne işe yarar?
~Zorlukları yenmenin çaresini ancak hile ve desisede arayanların kârı, ortadan kaldırmaya imkân bulamadıkları fenalığın zuhurunu mümkün mertebe geciktirmeye çalışmaktan ibarettir.
~Bir annenin evladına kırgınlığı en çok sürse ıslak tülbent kuruyuncaya kadar sürer.
~Nefretle dolu bir kalp karşısında, en acındırıcı sözler bile sahtelik hududundan öteye geçemez.
~Bir kadın için en yakıcı şey, rakibinin kuvveti karşısında yenilmektir. Hele rakibinin kahrına uğrayan kadının güzellikten başka bir meziyeti yoksa, bunun tesiri daha da müthiş olur.
~Felek, meydana bir musibet getirmek isteyince, sebeplerini de çabuk tedârik eder.
~Fırsat bir kere başlayınca birbirini takip edegelmesi, her zaman tesadüflerdendir.
20 Şubat 2012 Pazartesi
Ruh-u Gıda: Erkan Oğur - Derdim Çoktur Hangisine Yanayım
Derdim Çoktur Hangisine Yanayım
Yine Tazelendi Yürek Yarası
Ben Bu Derde Hande Derman Bulayım
Meğer Şah Elinden Ola Çaresi
Efendim Efendim Benim Efendim
Benim Bu Derdime Derman Efendim
Türlü Donlar Giyer Gülden Naziktir
Bülbül Çevreyleme Güle Yazıktır
Çok Hasretlik Çektim Bağrım Eziktir
Güle Gelir Gelir Canlar Paresi
Efendim Efendim Benim Efendim
Benim Bu Derdime Derman Efendim
Benim Uzun Boylu Serv-İ Çınarım
Yüreğime Bir Od Düştü Yanarım
Kıblem Sensin Yönüm Sana Dönerim
Mihrabımdır İki Kaşın Arası
Efendim Efendim Benim Efendim
Benim Bu Derdime Derman Efendim
Dilar İle Muhabbete Doyulmaz
Muhabbetten Kaçan İnsan Sayılmaz
Münkir Üflemekle Çırağ Soyunmaz
Tutusunca Yanar Aşkın Çırası
Efendim Efendim Benim Efendim
Benim Bu Derdime Derman Efendim
PIR SULTAN'IM Katı Yüksek Uçarsın
Selamsız Sabahsız Gelir Geçersin
Aşık Muhabbetten Niçin Kaçarsın
Böyle Midir İlimizin Töresi
Efendim Efendim Benim Efendim
Benim Bu Derdime Derman Efendim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Yayınlar
-
Merhaba arkadaşlar okuduğum kitaplardan not almaya başladım ve güzel kitaplardan çok güzel notlar çıkıyor. Bunları sizinle paylaşm...
-
İstiklal Marşı’nın nasıl ve hangi duygularla yazıldığını hepimiz biliyoruz. Yine İstiklal Marşı’na aday olan diğer şiirle...